KIRMIZI GÖZLÜ MELEK BALIĞI  
KIRMIZI GÖZLÜ MELEK BALIĞI

Sen kimsin kırmızı gözlü melek balığı? Neden dudaklarını  kırpıştırıyorsun ve neden sesin ağlamaklı? Neden bu denli yakınımdasın? Sanki seninle aynı kavanozda yüzer gibiyiz. Griye çalan mavi bir sis içinden bakıyor gibiyim kan kırmızısı gözlerine. Az önce kuyruğun bacaklarıma değdi sanki. Şimdi ise yüzgeçlerinle vurmaktasın yüzüme…

            Seni tanıyor muyum  melek balığı? Hadi söyle. Nerede tanıştık seninle? Burası neresi ve sen neden oturmaktasın kucağımda? Çok ağırsın biliyor musun, ağırlığın göğsümü acıtıyor. Nefes almakta zorlanıyorum. Tıkıyorsun beni, soluklarımın kontrolünü kaybediyorum.

            Gözlerini gözlerimin üzerinden çek. Hiç sevmedim renklerini. Senin için üzülmek isterdim. Zor olmalı kırmızı bakmak yaşama. Ve neden kırmızı gözlüsün sen, hiç düşündünmü kırmızı gözlü melek balığı? Eğer sen mavi gözlü bir melek balığı olsaydın belki de o zaman ben senin üzerinde oturuyor olurdum.

            Biliyor musun melek balığı artık gözlerin kırmızı değil. Şimdi sen mosmor bakıyorsun ve daha yakındasın. Nefesin o kadar sıcak ki. Bunalıyorum. Biraz uzak dur desem uzaklaşmayacaksın biliyorum. Biliyorum ki her an bana daha yakın bakacaksın. Ve gitgide mordan karanlık siyahlara dönecek bakışların. Daha yakın daha sıcak soluyacaksın yüzüme. Ağırlığın daha fazla acıtacak göğsümü. Nefes almakta daha çok zorlanacağım an be an. Kuyruk darbelerin daha sık inmeye başladı. Yüzgeçlerini ciğerime sapladıkça akan kanın nefes yolumda biriktiğini görüyorsun ve bu kan seni vahşileştiriyor değil mi? Gözlerinin yerinde kocaman kara çukurlar olan melek balığı...

           Kavanozunu artık benimle paylaşmak istemiyorsun. Sana çok direndim çok uğraştırdım kanatlarının olmadığını biliyorum artık. Dudaklarının arkasındaki sivri dişlerini de. Beni midene indirdiğinde nereye gideceğim önemli değil, ama doğru adrese geldiğinden eminmisin sen? İyi bak yemek listene, belki bu öğün için yemen gereken  ben değilimdir. Belki de sadece, o asırlardır doymamış, doymayacak midene indirdiğin kırmızı şarabıdır damarlarımın, benden alacağın. En azından şimdilik.

           Sana etimin sert ve lezzetsiz olduğunu söylememin bir yararı olur mu? Hiç sanmıyorum. Artık gözlerinin olması gereken yerde oluşan kara çukurlardan alevler fışkırıyor. Bunu biliyorsun değil mi melek balığı? Artık kıpırdaşan dudakların da yok, onların gerisine sakladığın keskin ve sivri dişlerini şah damarıma geçirmek için sabırsızlanıyorsun değil mi?

           Son çığlığımı içine sindirerek dikmedesin kulaklarını. Dinlemedesin. Güçsüz kalan çiğerlerimin yollayacağı son soluğu,  kabuk tutmuş dudaklarımın arasından çıkacak son bir tıslamayı beklemedesin. Kulakların dimdik. Ne o, bir ses mi duydun melek balığı, niye dondu birdenbire alaycı gülümsemen? Doyuma ulaşacağın o eşsiz anın özlemiyle havalanan kuyruğunu niye kıstın? Neden geri çekilmedesin? Ne duydun bana da söyle, nedir seni korkutan?

            Biliyor musun melek balığı kulakların az önce yerindeydi. Şimdi ise yok. Kan akıyor o boşluktan. Şimdi sen kanıyorsun benim yerime. Emeline ulaşamadın diye kopardınsa kulaklarını kendi ellerinle, ellerin dert görmesin. Çok çırpındın günlerdir. Haklısın çok dardı bu kavanoz ikimize. Bütün kalelerimi ele geçirmiştin biliyor musun ? Bir yüreğime geçiremedin pençelerini bir de telefonun tellerine...

- Bir tanem... Nasılsın?.. Canım, bak hepimiz buradayız... Seni bekliyoruz, dönmeni bekliyoruz.... 

- .......... 

- Ne olur dön bize... Seni çok seviyorum, çok seviyoruz... Hadi bana bir ses ver!.. 

- Mmmmm.... 

- Aşkım, ne söylüyorsun, işitiyorsun değil mi beni?.. Ne olur canım kendini yorma, cevap vermeye çalışma... 

- Mmmm.. Aa... ğğ... 

- Bir tanem sus konuşma, yorma kendini... 
 

Hoşçakal  gözleri.dudakları ve kulakları artık olmayan melek balığı. Boşa yordun kendini. Geldiğin yer her neresiyse oraya bensiz dönmek zorundasın BEN KALIYORUM…