Sinekli Hikaye - 3 

-Herşey bir anda bu kadar çok değişmek zorunda mı? Ben bu iki  madamın peşine takıldığımda çok eğleneceğimi düşünmüştüm. Şu işe bak, benim sevdiğim bebekli kadın sessizce yatıyor. Uyumadığını biliyorum, rahat da değil. Çünkü o hasta… Evet, o da diğerleri gibi hasta… Hasta deniyor onun durumundakilere… Hasta ne demek bilmiyorum ama doktorlar öyle diyorlar. Evet bebekli kadın 3. kat 307 numaradaki hasta. Yanındaki gözlüksüz kadın ise, sadece accompagner… Galiba onunla biz pek anlaşamayacağız.. Nasıl derler, hah  ona ısınamadım. Tamam aynen öyle. O bebekli kadından gizli şeyler yapıyor. Cep telefonunu karıştırıyor.. Gizlice resim defterini  inceliyor ve iki yatağın ortasındaki komedinin üzerinde duran çerçeveli resme bakıp konuşuyor. Bunu hep bebekli kadın yokken yapıyor. Hah işte, yine resmi inceliyor ama bu kez konuşmuyor.. Çünkü bebekli kadın yatakta… Gözleri kapalı ama o uyumuyor. Huzursuz...inliyor… Belki de canı acıyor.. 

Sanki neden yatağa bağladılar onu gece yarısı ve neden koluna o hortumları taktılar… Torbanın ucundaki şişede neler var; acı mı, tatlı mı, ekşi mi? O şişedeki suyun tadını merak ediyorum ama bilmemem daha iyi galiba. Hoş bir şey olsaydı, bebekli kadın bu kadar kıvranıp kurtulmaya çalışmazdı… Hem kusmazdı güzel olsaydı… Onun için üzülüyorum… Onunla gezerek  çok eğleniyorduk. 

Acaba sabah olunca yine ayağa kalkacak ve dolaşmaya çıkacak mı… Bunu çok merak ediyorum doğrusu. Bütün gece uykusuz kaldıktan sonra, yine kalkıp o elektrikli oyuncağın karşısına geçerse bravo diyeceğim. Orada ne yazıyorsa; okuduğunda ve deli gibi aceleyle yazılar yazdığında öyle mutlu oluyor ki…onu en çok o haliyle seviyorum. Omuzuna konuyor ve sessizce izliyorum. Okuduklarını yazdıklarını seyretmeyi seviyorum. Konuştuğu dili öğrenmeyi başardığımda; Türkçe dedikleri bu dili hem okuyor, hem yazıyor olacağım. Kendimi bu konuda basbayağı şanslı bir sinek olarak görüyorum. İyi ki onun peşine takıldım. Çok meraklı ve çok özel bir hikayenin satır aralarına konuk olduğum gibi bir duyguya kapılmaktayım. Bazen onun beni farkettiğine ve omuz başlarını benim için hazır tuttuğuna yemin edebilecek hale geliyorum…Bazen de bir hiç olduğumu.. Beni hiç farketmediğini…farkettiyse bile aldırmadığını düşünüyorum. Bu önemsenmiyormuşum ya da yok sayılıyormuşum duygusuna, en çok, çerçeveli resmin karşısına geçtiğimizde kapılıyorum. O anda sadece o resim ve bebekli kadın oluyor diğer herşey siliniyor…herşey değer ve önemini yitiriyor… Ben...bu oda…bu bina…Paris…Fransa…dünya ve evren siliniyor… Sanki koskocaman pespembe bir boşlukta sadece bebekli kadın ve o resim var. Sadece ikisi. İşte o anlarda çok bozuluyorum. Vızvızvız. 

-HİÇ KİMSE…DIŞLANMAYI VE UNUTULMAYI İSTEMEZ…BEN DE İSTEMEM…SİNEK OLSAM BİLE!